Hizmet Tespiti Davası 2025

Hizmet Tespiti Davası Nedir?

Hizmet tespit davası, 5510 sayılı Kanun’a göre sigortalı sayılan işlerde çalışanların; Sosyal Güvenlik Kurumunca tespit edilemeyen yani işveren tarafından hiç bildirilmemiş veya eksik bildirilmiş çalışmalarının tespiti amacıyla açılan iş hukuku alanına giren dava türüdür.

hizmet tespiti sgk avukat

Hizmet Tespiti Davalarının Özelliği

Hizmet tespiti davaları , iş sözleşmesi ile çalışanların sosyal güvenlikten yararlanmasını amaçlaması sebebiyle kamu düzenini çok yakından ilgilendirmektedir.

5510 sayılı Sosyal Sigorta ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. Maddesine göre ; aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak kurumda çalıştıklarını ve kurum tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmesi gereken çalışma süresi ile ödenmesi gereken prime esas gün sayısını tespit ettirebilmektedirler.

Hizmet tespiti davaları, kamu düzeninden olması sebebiyle uygulamada çok daha geniş araştırma ve detaylı inceleme ile sonuçlandırılmaktadır. Bu sebeple de yargılama usullerinde diğer iş davalarına göre farklılıklar görülmektedir.

Hizmet tespit davalarında sigortalı ile işveren arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi veya vekalet sözleşmesi değil de hizmet sözleşmesi ilişkisi olmasına dikkat edilmektedir.

Hizmet Tespiti Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme Neresidir?

5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin dokuzuncu fıkrasında yer alan açık hüküm gereğince, hizmet tespit davalarında görevli mahkeme İş Mahkemeleridir. İş mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde ise görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir.

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesine göre; iş mahkemelerinde açılacak her davada, davanın açıldığı tarihte davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Dava bu mahkemede görülebileceği gibi, işçinin işini yaptığı yer mahkemesi de yetkilidir.

Hizmet Tespiti Davasının, görevli olmayan bir mahkemede açılması halinde mahkeme görevsizlik kararı ile dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verir. Ancak, mahkeme resen dosyayı görevli mahkemeye göndermeyecektir. Taraflardan birinin kararın kesinleşmesi ve tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için talepte bulunması gerekmektedir.

Hizmet Tespiti Davasının yetkili olmayan bir mahkemede açılması halinde yetkisizlik kararı verilebilecektir. Mahkeme tarafından yetkisizlik kararı verilmesi halinde, kararın kesinleşmesi ve tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde taraflardan birinin kararı veren mahkemeye başvurarak, dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekmektedir.

Hizmet Tespiti Davasının Şartları Nelerdir?

Hizmet tespit davası açılabilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

  • Öncelikle işçinin iş görme borcunu yerine getirmesi gerekmektedir.
  • İşçiyle işveren arasında hizmet sözleşmesi olması gerekmektedir.
  • Hizmet tespit davasının açılabilmesi için sigortasız bir çalışmanın veya eksik sigorta primine esas kazanç ya da eksik günle çalışmanın söz konusu olması gerekmektedir.
  • Hizmet tespit davasının açılabilmesi için daha önceden açılmış aynı nitelikte kesinleşmiş veya derdest bir davanın olmaması gerekmektedir.
  • İşçinin sigortasız çalıştırıldığının veya sigorta primlerinin eksik ödendiği durumunun SGK tarafından daha öncesinden tespit edilmemiş olması gerekmektedir.
  • Hizmet tespiti davası açarken, SGK ile birlikte işverenin de davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir. Davacının hizmet süresi içerisinde işyeri devredilmişse, devreden ve devralan işverenlerin her ikisi de SGK yanında davalı olarak gösterilmelidir.  

Hizmet Tespiti Davası Açmadan Önce SGK’ya Başvuru Zorunlu Mudur?

Hizmet tespiti davası açmadan önce SGK’ya başvuru zorunluluğu yoktur. Şartların oluştuğu her durumda çalışan, doğrudan iş mahkemelerinde hizmet tespiti davası açabilecektir. Ancak SGK’ya başvuru yapmak bazı durumlarda daha kolay çözüme ulaşmayı sağlamaktadır. Bu nedenle dava açmadan önce SGK’ya başvuru yapmak faydalı olabilir.

Hizmet Tespit Davası Açmak İçin Süre Var Mıdır?

5510 sayılı Kanun’un 86. maddesinin sekizinci fıkrasına göre, aylık prim ve hizmet belgesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurum tarafından tespit edilemeyen sigortalıların, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak ‘’beş yıl içinde ‘’ iş mahkemesine başvurarak tespit ettirebilmeleri öngörülmüştür.

Yani, hizmet tespiti davası açmak işteyen çalışanın bu davayı en geç 5 yıl içinde açması gerekmektedir. Kanunda yer alan bu süre hak düşürücü süredir. Nitekim Yargıtay da bu süreyi hak düşürücü bir süre olarak kabul etmiştir.3 Sigortalının aynı işyerinde birden fazla işe giriş ve çıkışının olması halinde hak düşürücü süre, her dönem çalışma için ayrı hesap edilmelidir. Hak düşürücü süreler, mahkemece resen gözetildiğinden; 5 yıllık süre içinde açılmayan dava mahkeme tarafından reddedilecektir.

Bu kuralın uygulamada istisnaları vardır. Sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi ya da çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez

Hizmet Tespiti Davasını Kimler Açabilir?

Hizmet tespiti davasını, 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde çalışanın kendisi açabileceği gibi; çalışanın vefatı durumunda hak sahipleri de açabilecektir. Hak sahipleri için 5 yıllık hak düşürücü süre, murisin vefatıyla başlamaktadır.  Ancak hak sahiplerinin bu davayı açabilmesinin mümkün olması, murisin vefatından önce 5 yıllık süreyi geçirmemiş olması yani dava açmak için hakkının devam ediyor olması gerekir.

Hizmet Tespiti Davasında İspat Nasıl Yapılır?

Hizmet tespiti davalarında birden fazla delile dayanılabilir. Bu deliller arasında çalışanın işyeri dosya ve kayıtları, maaş bordroları, banka dekontları,SGK hizmet dökümleri, kurum tarafından SGK’ya yapılan bildirimler, tanık beyanları vb. olabilmektedir. Ancak sayılan bu deliller arasında, hizmet tespiti davaları için en önemlilerinden biri tanık beyanlarıdır.

Mahkemede çalışmanın ispatı için dinletilecek tanıkların, davacı ile aynı kurumda ve  tespiti yapılacak çalışma dönemi içinde çalışmış olmaları beyanların geçerliliği için önemlidir. Mahkeme taraf tanıklarını dinlemekle beraber, kurumda uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen başkaca çalışanları da duruşmaya çağırarak resen dinleyebilir. Tanıkların hizmet dökümleri ve davacının çalıştığını iddia ettiği hizmet dönemi ; tanık beyanları doğrultusunda değerlendirilir.

Tanık beyanlarının dışında işyeri ile ilgili bulunan veya işveren tarafından işin yürütülmesine esas teşkil eden ya da iddia sahibinin söz konusu işyerinde çalıştığını gösteren her türlü yazılı belge ve evrak da mahkemeye delil olarak sunulabilecektir.

Emeklilik Sonrası Çalışmalar İçin Hizmet Tespiti Davası Açabilir Miyim?

Emekli olduktan sonraki çalışmalar için hizmet tespiti davası açılmasının önünde bir engel yoktur. Yani şartları oluşmuşsa emeklilik sonrası çalışmalar için de 5 yıllık hak düşürücü süre içinde sigortaya bildirim yapılmayan veya primleri eksik ödenen çalışan hizmet tespiti davası açabilecektir.

Hizmet tespiti davası sonucunda; işverenin SGK primlerini eksik ödediği veya sigortalıyı SGK ya bildirmediği tespit edilen işveren hakkında idari para cezasına hükmedilmektedir. Bu durumda verilecek idari para cezalarına ilişkin düzenlemeler 5510 sayılı kanunun 102 ve 103. Maddelerinde yer almaktadır.

Hizmet Tespiti Davası Sonucunda İdari Para Cezası

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesi, işverenlerin sigortalı işe giriş ve GSS bildirgelerini süresinde ve uygun şekilde sunmaması halinde uygulanacak cezaları düzenler.

İlgili Kanun Maddesi:

MADDE 102 – Birinci fıkra, (a) bendi;

 “Bu Kanun gereğince sigortalı işe giriş bildirgesi ve Genel Sağlık Sigortası giriş bildirgesi, Kurumca belirlenen süre ve usule uygun şekilde verilmediği takdirde, her bir sigortalı için aylık asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanır.”

Bu maddeye göre:

  • Sigortalı işe giriş bildirgesi verilmezse veya usule uygun değilse, işverene her bir sigortalı için idari para cezası uygulanır.
  • GSS giriş bildirgesi işveren tarafından süresi içinde verilmezse veya hatalı verilirse, aynı şekilde idari para cezası uygulanır.

Bu düzenlemenin amacı, işverenlerin çalışanlarını kayıt dışı çalıştırmasını engellemek ve sosyal güvenlik haklarının korunmasını sağlamaktır. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenlerin tespiti halinde, işverenler tarafından eksikliklerin giderilmesi gerektiği gibi kanun ile belirlenen idari para cezalarının da ödenmesi zorunludur. İşverenin idari para cezasını ödemiş olması, çalışanına temin etmesi gereken sosyal güvenlik haklarını yerine getirme yükümlülüğünden kurtarmayacaktır.

SGK Geriye Dönük Kaç Yıl İnceleme Yapar?

SGK, ihbar veya denetim sonucunda işyerlerini geriye dönük 10 yıla kadar inceleme yetkisine sahiptir. Ancak bu süre içerisinde yapılmayan bildirimlerin tespiti ve cezai işlemler zamanaşımına uğrayabilir.

Hizmet Tespiti Davası Ücreti Nedir?

Hizmet tespit davasını bir avukat desteği ile açmak isterseniz, avukatın üstlendiği görev sebebiyle talep edeceği ücret haricinde dava açarken mahkemece talep edilen harç, gider avansı ve tebligat masrafları ödenmelidir. Her dava için bu masrafların ödenmesi gereklidir. Ancak dava lehe sonuçlanırsa, dava sürecinde yapılan masraflar davalı taraftan tahsil edilebilir.

Hizmet Tespiti Davasına İlişkin Emsal Yargıtay Karar Örnekleri

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi  2014/25253 E.  ,  2015/1199 K. Sayılı ve 26.01.2015 tarihli
“İçtihat Metni”

Dava, hizmet ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Hükmün davacı ve Kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-)Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Davacı, 01.09.1987-21.10.1987 tarihleri arası hizmetinin tespiti ve dava tarihinden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitini talep ettiği, mahkemece yapılan yargılamada sigortalılık süreleri istem gibi hüküm altına alınıp aylığa ilişkin talebin hizmet tespiti talebi kesinleşmediğinden reddine karar verilmiştir.

‘’Mahkemenin hizmet tespitine ilişkin kararı isabetli ise de hizmetin kesinleşmemesi sebebiyle yaşlılık aylığına ilişkin talebin reddine ilişkin karar isabetsizdir.506 sayılı Kanunun 6. maddesi uyarınca çalıştırılanlar, işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olurlar; çalıştırılanların bu niteliği kazanmaları için herhangi bir işlemin gerçekleştirilmiş bulunmasında zorunluluk yoktur.

Ne var ki, bazı sigortalılık haklarının doğumu, belli gün sayıda prim ödemesi koşuluna bağlıdır. Şayet işveren 506 sayılı Kanunun 79. maddesinde belirtilen belgeleri belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde düzenlemez ve Kuruma göndermezse, sigortalının prim gün sayısının etkili bulunduğu sosyal sigorta yardımlarından yararlanamama olasılığı bulunmaktadır.

506 sayılı Kanunun 79. maddesi bu duruma karşı bir önlem olarak sigortalıya prim gün sayılarının belli edilmesi amacına yönelik olmak üzere eski hizmetlerini mahkeme yolu ile tespit ettirme imkanı tanımaktadır. Böylece sigortalı, mahkemeden alacağı ilamda belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarını sosyal sigorta haklarının doğumunda ve hesaplanmalarında saydırma olanağı bulmakta ve anılan belgelerin zamanında verilmesi halinde nasıl bir halde olacaksa böyle bir hukuksal duruma kavuşmaktadır.

Bu tür davalar hukukça, bir olumlu tespit davasıdır; yoksa, inşai (yenilik yaratıcı) dava değildir. Zira mahkeme esasen var olan hukuksal durumu ortaya çıkarmaktadır (M. Çenberci, Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi,1977, s. 627).

Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında olumlu hizmet tespiti davaları ve kararlarının niteliği değerlendirildiğinde; hizmet tespiti davalarında aslında geçmişte var olan ancak kayıtlara girmemiş hizmetlerin tespiti istenmektedir. Yargılama sonunda verilen tespit kararı ile çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden doğan ve gerçekte var olan hizmet akdi ilişkisinin varlığının tespitine karar verilmekte, yeni bir hukuksal durum yaratılmamaktadır.

Öte yandan, tespitine karar verilen süreler hizmetin geçtiği yıla maledilerek, Kurum kayıtlarına yine hizmetin ait olduğu yıl itibariyle geçecektir. Verilecek tespit hükmü ile varolmayan bir hizmet akdinin kurulması söz konusu olmayıp, varolan ancak kayıtlara geçmemiş bir çalışma ait olduğu yılda kayıtlara usulüne uygun olarak bildirilmiş gibi işlem görecek, kayıtlara geçmemiş süre ile çalışma tarihindeki durum saptanarak hukuksallaştırılacaktır.

506 ve 5510 sayılı Kanunun 4/1-a bendi kapsamında çalışan sigortalıların yaşlılık aylığı bağlanması için prim borcunun ödenmiş olması gibi bir şart aranmadığı, somut olayda davalı işverenin çalışmayı kuruma bildirdiği ve primleri ödediği ancak davalı kurum tarafından kayıtlara işlenmediği, bu kapsamda, sigortalıya yaşlılık aylık bağlanabilmesi için aranan prim gün sayısına, hizmet tespitine ilişkin dava sonucunda tespitine karar verilen süre ile ulaşılması halinde hizmetin ait olduğu yılda geçtiğinin kabulü ile sigortalının talebi ile bağlı kalınarak aylığına hak kazanıp kazanmadığı belirlenmelidir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme sonucu, aylık talebinin reddi yönünde yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacı ve davalı Kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 26.01.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/18678 E.  ,  2018/4818K. Sayılı ve 15.05.2018 tarihli kararı

Davacı, davalılardan işverene ait işyerlerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.

K A R A R

Dava, davacının 01.02.2002- 27.05.2006 tarihleri arasında davalı işverenlere ait iş yerinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmişse de bu sonuca hatalı değerlendirme ile varılmıştır.

Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.

506 sayılı Yasa’nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa’nın 86/8. maddelerine göre Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.

Yasada yer alan 5 yıllık süre hak düşürücü olup mahkeme tarafından kendiliğinden nazara alınması gerektiği gibi davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmayacağı ve hak düşürücü sürenin, kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.

İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanun’un 79/1.maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİYön.Madde16) , dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİYön. Madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY. Yön. Madde 18) vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması halinde artık Kanun’un 79/10 (eski 8) maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir.

Maddede belirtildiği üzere yönetmelikle tespit edilen belgelerin (işe giriş bildirgesi) verilmesi durumunda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi çalışmaların sigorta müfettiş raporu ile saptanması durumunda da hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemeyeceği açıktır.

Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerini askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin oluştuğundan bahsedilemez. Davacıya ödenen ücretten sigorta primi kesilen hallerde, davacının iş ve sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü sigorta hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi nedeniyle Kurumun Yasa’dan kaynaklanan denetim ve inceleme görevini yapmaması karşısında hak düşürücü sürenin işlemeyeceği kabul edilmelidir.

Davacının sigortalı çalışmalarının Kuruma kısmen bildirildiği hallerde, eksik bildirimlere yönelik olarak açılan davada hak düşürücü süre işlemeyecektir. (Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 gün ve 2004/21-369 E, 2004/371 K. sayılı kararı )

Ayrıca çalışmanın blok çalışma niteliğinde olması yani kesintisiz devam etmesi halinde hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği gibi, mevsimlik çalışmanın bulunması ve bu çalışmanın yıllar itibariyle kesintisiz sürdüğünün kabulü halinde de çalışılmayan dönemde hizmet akdi askıda olduğundan hükme esas alınan 5 yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı olarak, mevsimlik çalışmanın sona erdiği yılın sonu esas alınması gerekir.

Askerlik süresi içerisinde aynı işveren emrinde çalışmak koşuluyla hizmet akdi askıya alınmış sayılır. Bir sigortalının askere gitmeden önce çalıştığı işyerine askerliğe müteakip girmesi durumunda hizmet akdi mecburi hizmet nedeniyle kesilmiş olduğundan artık hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Davacının askerlikten önce işten ayrılıp askerlik dönüşü makul sayılabilecek bir süre sonra işe başlamış olması, tespiti istenen ihtilaflı dönemde başka işyerinde çalışmamış olması nedeniyle hizmet akdinin askıya alınmış olmasına engel olmaz. Ancak askerlik döneminin sona ermesinden sonra makul bir süre içinde işyerinde işe başlanmamış ise askerlik öncesi dönem yönünden hizmet akdinin sona erdiğinin ve anılan süre yönünden 506 sayılı Yasanın 79. maddesinde yazılı 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinin kabulü zorunludur.

‘’Somut olayda, davacının 25.05.2006- 25.08.2007 tarihleri arasında askerlik yaptığı, ihtilaflı dönemde sigorta kaydı olmayıp sonrasında 18.12.2007 tarihinden itibaren davalılara ait şirketlerde girdi çıktı yapmak suretiyle çalıştığı, hizmet tespitini talep ettiği tarihlerin askerlik yaptığı tarih öncesine ait olup askerlik döneminin sona ermesinden sonra makul bir süre içinde işe başlamadığından anılan süre yönünden 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği dikkate alınmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.

Yapılacak iş, davacının askerlik öncesi davalı işyerlerinden sigortalı bildirimi olmayıp askerlik sonrası da makul bir süre içerisinde işe başlamadığından talep edilen tüm süre yönünden 506 sayılı Yasanın 79. maddesinde yazılı 5 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı işverenlere iadesine 15.05.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.’’

Av. Kader YAVUZ                                                                     Av. Muhammed Talha YAVUZ

İş Hukuku