BİMER’E ŞİKAYETİNDEN DOLAYI ASKERİ PERSONELE DİSİPLİN CEZASI VERİLMESİNİN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İHLAL ETTİĞİNE İLİŞKİN KARAR

Anayasa Mahkemesi Kararı

(Karara ulaşmak için tıklayınız)

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 16.11.2017 tarihinde Adem Talas (B. No: 2014/12143) bireysel başvurusunda Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) astsubay rütbesi ile görev yapmaktadır. Yaklaşık yirmi yıl Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı birliklerinde çalıştıktan sonra Edirne 54. Mekanize Piyade Tugayı Muhabere ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Bölüğüne ikmal astsubayı olarak atanmıştır.

Başvurucu, atandığı yerdeki ikmal astsubaylığı görevinin yanında Tugayda bulunan notebookların sorumluluğu; kışladaki bina, arazi ve ağaçların sorumluluğu; askerî lojman kreşinde bulunan LCD televizyon, mühimmat, benzinlik, kazan dairesi, jeneratör, bulaşıkhane ve yakıt alım-sarf sorumluluklarının kendisine adil olmayacak bir şekilde tevdi edildiğini iddia etmektedir. Ayrıca başvurucu, bilgi yönünden yetersiz olduğu bir alanda çalıştırılması sebebiyle birçok defa ceza aldığını ve bu durumdan dolayı psikolojisinin bozulduğunu belirtmektedir.

Başvurucu yeni görevinde yaşadığı sıkıntıları, mazeretleri, hakkında verilen cezalardan önce verdiği savunmalarında, savunmaya itiraz dilekçelerinde ve tayin istek formlarında belirtmesine rağmen bu başvurularından bir kısmına hiç cevap alamaması, bir kısmına da olumlu cevap alamaması iddialarını dile getirmiş, bütün bunlara ilaveten “ayrımcılığa uğradığını, eziyet gördüğünü, yirmi yıllık görev hayatında bir tek cezası yokken son iki yıldır kendisine çok sayıda ceza verildiğini, bu durumun psikolojisi üzerindeki olumsuz etkisinin ailesine de yansıdığını” belirten bir şikayet dilekçesi ile Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) başvurmuştur.

Bunun üzerine başvurucu, Edirne 54. Mekanize Piyade Tugay MEBS Bölük Komutanlığının kararıyla “BİMER’e usulsüz müracaat ve şikâyette bulunmak disiplinsizliği” kapsamına girdiği gerekçesiyle üst amiri tarafından uyarma cezası ile cezalandırılmıştır.

Başvurucunun anılan cezanın iptal edilmesi talebiyle bir üst amirine yaptığı itiraz reddedilmiştir.

Başvurucu, anılan uyarma cezasına karşı 6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu uyarınca mahkemeye başvurma hakkı olmadığını belirtmektedir.

Başvurucunu İddiaları

Başvurucu, anayasal haklarını elde etmek maksadıyla BİMER’e başvurması üzerine uyarma cezası ile cezalandırılmasının düşünce ve kanaat özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Anayasa’nın 26. maddesi “herkes”in ifade özgürlüğünü korur. Askerlerin dâhil olduğu kamu görevlileri de bütün bireyler gibi ifade özgürlüğünden yararlanır. Ancak bu özgürlük mutlak olmayıp sınırlamalara konu olabilir.

Başvurucunun şikâyetlerini dile getirmesi nedeniyle disiplin cezası alması ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale olarak kabul edilmelidir.

Bununla birlikte ifade özgürlüğüne yapılacak müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen öze dokunmama, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilmiş olma, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyet’in gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olması gerekir.

Başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanuni dayanağı ve meşru amacı yönünden sorun bulunmamaktadır.

Müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı yönünden yapılacak değerlendirmede ise somut olayın kendi şartları içinde başvurucunun hangi saik ile beyanda bulunduğu, beyanın hukuki ve fiilî esası, beyan tarzı, beyanın muhtemel yorumları, kamu kurumuna etkileri ve başvurucunun maruz kaldığı yaptırım gözönünde bulundurulmalıdır. Ayrıca başvurucunun kamu görevinin niteliği ve bağlı bulunduğu kurumun ulusal güvenlik alanıyla doğrudan ilgili özel konumu, TSK’nın iç düzeni ve hiyerarşik yapısını düzenleyen özel kurallarının varlığı da unutulmamalıdır. Anayasa Mahkemesi, belirli kategorilere mensup kamu görevlilerinin ifade özgürlüğüne yapılan müdahale ile onların ifadeyi kullanma biçimlerinin “kurumsal disiplinle uyumlu” ve “sırrı ifşa etmeyen” nitelikte ve “dengeli” olmasının sağlanması için askerî hiyerarşi kurallarına uyma yükümlülükleri arasında bir denge sağlanıp sağlanmadığını olayların bütünselliği içinde gözetecektir.

Buna ek olarak BİMER’e yansıtılan konuların kurum içinde tartışılabilmesi ve üst makamlara ihbar edilebilmesine yönelik makul usullerin varlığı, ifade sahibinin bu usullere ne ölçüde uygun davrandığı ve mevcut usullere riayet edilmediğinde kurum içi bilgilerin hangi ölçüde kamuya ifşa olduğu dikkate alınmalıdır.

Hukuk devletinin gerekleri kapsamında bir askerin kişisel veya görevle ilgili sorunlarını dile getirmesi, askerî yasalarda bir hak olarak öngörülmüş ve bu hakkın kullanımı askerî disiplin ve hiyerarşik düzen içerisinde belli bir yöntem benimsenerek düzenlenmiştir. Bu kapsamda asker kişiler için Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılacak müracaat dışındaki şikâyet ve taleplerin, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu hükümleri çerçevesinde sıralı amirler takip edilerek yapılması hükme bağlanmıştır. Bu şikâyet usulüne riayet edilmemesi de 6413 sayılı Kanun’da disiplin cezasını gerektiren bir eylem olarak nitelendirilmiştir.

Başvurucunun şikâyet dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde saldırgan bir üsluptan çok yardım isteği içeren ve çaresizliğini vurgulayan ifadeler içermektedir. Başvurucu özellikle diğer askerî personelin sorumlu olduğu alanlar ile kendi çalıştığı ve sorumlu olduğu alanlar açısından haksızlığa uğradığını ifade etmiş, disiplin cezası uygulamalarında özellikle kendisinin hedef alındığını, sağlık sorunlarının görmezden gelindiğini ve savunmalarının dikkate alınmadığını açıklamaya çalışmıştır. Disiplin amiri, şikâyet usulüne aykırı davrandığından bahisle başvurucuya disiplin cezası vermiştir.

Başvurucunun şikâyet konusu ettiği hususların, askerî yapı içerisinde ve sıralı amirler nezdinde çözülebilecek sorunlar olduğu, askerî makamlar bakımından zarar doğurabilecek veya itibar kaybı oluşturacak özellik taşımadığı, dilekçenin ulaştırıldığı BİMER’in kamu kurumları içinde yer aldığı ve dilekçe içeriğinin kamuoyuna yansımadığı anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak askerî hiyerarşi ve disiplin içerisinde bulunanlara yönelik olarak belirli şikâyet usullerinin ve bunların dayandırıldığı disiplin yaptırımları bulunmasının demokratik toplum düzeninde gerekli olmadığı söylenemez. Fakat yukarıdaki hususlar dikkate alındığında ve somut olayın koşullarında, kişisel sorunları ve birim içerisindeki birtakım haksız uygulamalarla ilgili olarak görev yaptığı birimdeki sıralı amirlerine yaptığı başvuruların sonuçsuz kalması nedeniyle Başbakanlığa bağlı bir kamu kurumu olan BİMER’e dilekçe gönderilmesine “uyarma” cezası ile yaptırım uygulanmasının, demokratik toplum düzeninde gerekli bir müdahale olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.